Her şey Gezi Parkı’nın da bulunduğu alana ‘Topçu Kışlası’nın yapılacağının açıklanmasıyla başladı. Önce açıklamaya tepkiler geldi. Bu tepkilere iktidarın yanıtları sert oldu. Gezi parkındaki ağaçları kestirmemek için sosyal medya üzerinden çağrılar yapılmaya başlandı. Ta ki, iş makineleri parka gidene kadar.
Yakın dönem Türkiye tarihinin en geniş katılımlı protestoları olan Gezi Parkı eylemlerinin yıl dönümünde Taksim Dayanışması’nın çağrısıyla çok sayıda kişi Taksim’de bir araya geldi.
TMMOB Makine Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi önünde toplanan kalabalık, “Gezi umuttur, umut bitmez Karanlık gider Gezi kalır” pankartı açtı. Ellerinde “Gezi yargılanamaz”, “Hepimiz gezideydik”, “Biz Geziciyiz, siz gidicisiniz” dövizleri ve Gezi’de yaşamını yitirenlerin fotoğraflarını taşıdı. Kitle sık sık “Gezi umuttur yargılanamaz”, “Her yer Taksim her yer direniş”, “Şimdi devrim zamanı”, “Bu daha başlangıç mücadeleye devam”, “Direne direne kazanacağız”, “Katil devlet hesap verecek”, “Anaların öfkesi katilleri boğacak” sloganları attı.
Eyleme, Taksim Dayanışması bileşenleri, Gezi’de yaşamını yitirenlerin aileleri, CHP Milletvekilleri Ali Şeker, Sezgin Tanrıkulu, Ali Haydar Hakverdi, TİP Milletvekilleri Barış Atay, Erkan Baş, HDP Milletvekilleri Oya Ersoy, Ahmet Şık, Gülistan Kılıç Koçyiğit’in de aralarında olduğu yüzlerce kişi katıldı.
TMMOB Makina Mühendisleri Odası önünde toplanan kalabalığın önü İstiklal’e çıkan Meşelik Sokak’ta kalkanlarla kapatıldı. Polisin Taksim civarında yoğun güvenlik önlemi aldığı ve meydanın kapatıldığı görüldü.
Taksim Dayanışması üyeleri, polis barikatının önünde bir basın açıklaması yaptı. “Gezi Umuttur, Umut Bitmez… Karanlık Gider Gezi Kalır!” başlığını taşıyan açıklamada şu ifadeler kullanıldı:
“Gezi Umuttur, Umut Bitmez… Karanlık Gider Gezi Kalır!
Taksim Gezi parkında başlayıp 80 ile yayılan, ülkemizin en kitlesel ve en barışçıl hareketinin, Haziran Direnişi’nin;
Abdocan’ın, Mehmet’in, Ethem’in, Medeni’nin, Hasan Ferit’in, Ali İsmail’in ve Ahmet’in hayatları pahasına öne atıldıkları Gezi’nin üzerinden altı yıl geçmiş.
Biber gazı ve polis şiddeti ile gözlerini kaybeden, büyük bedensel travmalar yaşayan arkadaşlarımızın yeni yeni iyileşip hayata dönebildikleri koskoca altı yıl.
Ölümlere ve yaralanmalara yol açan polis şiddetinin açılmayan soruşturma dosyalarında, takipsizlik kararlarında, hafifletilen cezalandırmalarında yaşanan büyük adaletsizliklere rağmen; anıları hep taze, mücadeleye ve hayata dair azimleri hep omuz başımızda.
Bugün Gezi direnişinin altıncı yıl dönümü. Çok kısa ve çok uzun bir altı yıl. Berkin’in ömrünün neredeyse yarısı kadar uzun! Ülkemizin yüzlerce yıllık özgürlük ve eşitlik mücadelesi için kısacık bir zaman dilimi…
Geçen bu altı yıl en açık biçimiyle göstermiştir ki, Gezi direnişinde cisimleşen değerlerden ne kadar uzaklaşılıyorsa, ülkemiz o kadar karanlığa gömülüyor.
Gezi’nin değerlerinden uzaklaşılan her an ve uzaklaştıran her tutum ülkedeki loşluğu zifiri karanlığa doğru evriltiyor.
Kibir ile özverinin, şatafat ile sefaletin, öfke ile sevginin ülke aynasındaki yansıması büyük bir tezata doğru yol alıyor.
Ekonomik kriz; sosyal, siyasal ve kültürel bir krize dönüşürken, ortaya çıkan yoksulluk; işçilerin, emekçilerin en çok da yoksul evlerindeki kadınların sırtına biniyor.
Birkaç oy daha fazla almak için hukuku, adaleti, demokrasiyi, hatta vicdanı ayaklar altına almaktan çekinmeyen bir anlayış, toplumun dokusuna nüfuz etmeye devam ediyor.
Ülkemiz Gezi direnişinin yaratıcılığından, enerjisinden, duygusundan ne kadar uzaklaşıyorsa o kadar karanlık dipsiz bir kuyuya doğru yol alıyor.
Ölümcül biber gazı fişeklerinin ülkede yarattığı boğucu sisin dağılması için ne yazık ki sadece zamana değil büyük bir mücadeleye de ihtiyaç var.
Bencillik, çıkarcılık, güçlüden yana olmak; sömürüye, hukuksuzluğa, adaletsizliğe sessiz kalmak meşru ve olağan hale getirildi. Ülkenin kaynaklarını talan etmek, geleceğine ipotek koymak, üretmemek, paylaşmamak ve talan düzeninden yana olmak doğal bir tutum olarak algılanır oldu.
Anayasal haklarını, demokratik ve barışçıl gösteri haklarını kullanan binlerce insanı yargılamak, yüzlercesine ceza vermek yetmemiş Olacak ki, daha önce mahkeme kararı ile beraat etmiş olan Taksim Dayanışması’na bir kez daha ve bu defa müebbet hapis istemiyle dava açılmış durumda.
Öncesindeki onlarca dava da olduğu gibi olmayan suçlar yaratılıp olmayan delillerle cezalandırma hazırlığı yapılıyor. Taksim Dayanışmasını, daha doğrusu bu ülkenin özgürlük umudu Gezi’yi suç kapsamına sokup, bundan sonra hiç kimsenin muhalefet etmeye cüret edememesi murat ediliyor.
Oysa herkesin, hepimizin çok iyi bildiği gibi, Gezi Umuttur, Umut Bitmez!
Şehir meydanındaki tek parkı AVM’li kışla yapmak isteyen doğa ve kent talancısı zihniyet gider. Sömürüye dayalı sermaye düzeni Kapitalizm gider…
Yalancılık, çıkarcılık, riyakârlık gider. Hırsızlık ve uğursuzluk gider…
Savaş çığırtkanları gider. Gericilik, mezhepçilik, ırkçılık gider. Kadın düşmanları, Göçmen karşıtları, homofobikler gider…
Fetva veren şeyhler, hacamatçılar ve sülükçüler gider, karanlık sokaklardaki palalı, sopalı saldırganlar gider…
Ankara’nın meydanında, Gülsuyumun, Uice’nin sokaklarında kurşun Sikan katiller gider. Otobanlarda arabaları öldüresiye kullananlar gider. Antakya’nın Armutlu’sunda biber fişekleri ile gençleri öldüren caniler gider…
Emirleri uygulayan İçişleri Valiler, Emniyet Müdürleri gider ve herkes bilsin ki emri ben vecdim diyenler de gider, Ama GEZİ kalır!
Tüm bu kötülüklerin, şiddetin ve hukuksuzluğun hesabım soracak, yargılanmalarını sağlayacak olan GEZİ kalır!
Çünkü Gezi Umuttur, Umut Kalır!
Dayanışma kalır. Paylaşma kalır, emek kalır.
Paranın geçmediği komünler, bir günde oluşturulan kütüphaneler, özveriyle hasta bakan revirler kalın…
Gençlerin enerjisinin, öfkesinin, coşkusunun yansıdığı konserler, tiyatrolar, şenlikler kalır…
Doğrudan demokrasinin işletildiği forumlar, cinsiyet eşitsizliğini reddeden toplantılar kalır…
Yeryüzü sofraları, alternatif medya kanalları kalır.
Tribünlerden caddelere ” biber sesleri kalır…
Duvar yatan gençten biz de varit diyen LGBTI bireyler kalır…
Annelerin zinciri. Kürtlerin halayı, horonu, Trakya’nın karşılaması, Ege’nin zeybeği kalır…
Duran kadınlar, piyano çalan müzisyenler, sokak çalgıcıları kalır…
Laikliğin önemine ve ancak demokratik rejimlerde bulabileceğine dair bir miras kalır…
Kadınlai’i(i, gençlerin, işçilerin, yoksulların, ötekileştirilenlerin taşıdığı meşaleler kalır…
Gezi’de simgeleşen değerlerle özdeşleşen yitirdiğimiz canlar, ülkenin geleceğini aydınlatan birer deniz feneri olarak kalır…
Her açıklamamızda ve her tekrarladığımız gibi:
Bizler, Taksim Dayanışması ve Gezi Direnişi’nde demokratik ve barışçıl tepkisini gösteren milyonlarca yurttaş olarak;
2012 yılının şubat ilk toplantımın yaptığımı: andaki taleplerimizin de,
Gezi Parkı’ndaki ağaçların kesildiği ve çadırlarımızın yakıldığı günlerdeki tepkimizin de,
Gencecik çocuklarımıza kıyan polis şiddetinden hesap tutumumuzun da, parklarda, meydanlarda, sokaklarda özgürlük, demokrasi ve insanca için direnen milyonların taleplerinin de kararlılıkla arkasında durmaya devam ediyoruz,
Bu taleplerimizi bir kere daha dillendirmek ve savunmak için herkesi 23-24 Haziran’da Silivri duruşma salonlarında görülecek GEZİ davasına bekliyoruz.
Çünkü biliyor ve inanıyoruz ki, Gezi Umuttur, Umut Bitmez… Karanlık Gider, Gezi Kalır…”
Açıklamanın ardından söz alan, Gezi Parkı davasının sanıkları arasında yer alan avukat Can Atalay, “27 Mayıs 2013’ten bu yana Türkiye’nin her yeri Taksim’dir, her yer direniş alanıdır. Gezi tüm yurttaşların, müşterek kamusal bir alanı korumak için kendi sebepleriyle sokağa çıkmasıdır. Gezi’nin karalanmasına izin vermedik vermeyeceğin. Adaletsizliğin, sarayı, zulmü çok uzun sürmez. Bu toprakların eşitlik, adalet, özgürlük talebi Gezi’dir” diye konuştu.

27 Mayıs’ı 28 Mayıs’a bağlayan gece saatlerinde Park’ın Divan Oteli tarafında yer alan duvar yıkıldı ve bazı ağaçlar söküldü. Taksim Gezi Parkı Derneği üyeleri dozerleri fark edince sosyal medya üzerinden eylem çağrısı yaptı, yıkım çalışmalarına engel olmaya çalıştı. Çağrı üzerine ertesi sabah kalabalık arttı. Buna paralel olarak polislerin sayısı da arttırıldı. Çevik kuvvet o gün toplanan kalabalığa biber gazı ile müdahale etti. Gezi eylemlerinin simge fotoğraflarından biri de o sırada Reuters muhabiri Osman Örsal tarafından çekildi. Fotoğraf daha sonraları ‘Kırmızılı Kadın’ olarak anıldı.

Kalabalığın uzaklaşmasının ardından yıkım ve ağaç söküm çalışmaları yeniden başladı. Bu sefer de dönemin Barış ve Demokrasi Partisi İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder eylemcilere destek vermek üzere Gezi Parkı’na gitti. Önder, “Ben ağacın da vekiliyim” sözleriyle dozerlerin önüne geçti ve çalışmaları bir kez daha durdurdu.

Bir kez daha eylem çağrısı yapıldı. Bu sefer sayıları yüzlerle ifade edilen kalabalık parkta bir araya geldi. Yıkım planı artık daha yüksek sesle protesto edilmeye başlandı. Çalışmalar durduruldu ama yeniden başlama ihtimaline karşı eylemlere devam kararı alındı. Bir gün önce sökülen ağaçların yerine yeni fidanlar dikildi. Çadırlar, stantlar, kitaplıklar kuruldu. İnsanlar adeta parkta yaşamaya başladı. Bazı sanatçılar, toplananlara destek olmak için konserler verilirken, film gösterimi ve müzik dinletisi gibi etkinlikler düzenlendi. Eyleme katılım arttıkça iktidarın söylemleri de sertleşmeye başladı. Her iki taraf da geri adım atmıyordu. Sonunda söylemler hükümet karşıtı sloganlara dönüştü. Ama iplerin kopmasına neden olan gece Mayıs ayının son günüydü.

31 Mayıs Cuma sabah saat 05:00’te parkta uyuyan eylemcilere polis daha sert müdahalede bulundu. Önce biber gazıyla müdahale etti, ardından da eylemcilerin içinde uyudukları çadırları ateşe verdi. Polis çadırları kendisinin yakmadığını, eylemciler tarafından yakıldığını öne sürdü ama çekilen görüntülerde yakma işlemini yapanların polis ve zabıta olduğu ortaya çıktı. Yanan çadırların görüntüleri sosyal medyada hızla yayıldı. Eylem çağrıları arttı. Gezi Parkı ile Taksim Meydanı’nda toplanan binlerce kişi ile polis arasında çatışmalar yaşandı. Taksim’e ulaşım her yönden durdurulsa da kalabalık artık binlerle ifade edilmeye başlandı. Çatışmalar da gittikçe şiddetlendi. Olaylar İstanbul dışına taşarak Türkiye geneline yayıldı. Taksim Meydanı simge haline geldi. Sonunda polis çekildi, eylemciler Taksim Meydanı ile Gezi Parkı’na girdi. Meydan ve park yaklaşık iki hafta işgal edildi. İçişleri Bakanlığı kaynakları Türkiye genelinde altı günde 67 şehirde 235 eylem yapıldığını, 1.730 kişinin gözaltına alındığını, maddi zararın da 20 milyon lirayı aştığını açıkladı.
CAN KAYIPLARI
İlk can kaybı 3 Haziran’da yaşandı. İstanbul’un Ümraniye ilçesinde bir şoför, aracını TEM otoyolunu kapatan protestocuların üzerine sürdü. 19 yaşındaki Mehmet Ayvalıtaş hayatını kaybetti.

Aynı gün Antakya’da da polisin attığı gaz fişeğiyle vurulan 22 yaşındaki Abdullah Cömert hayatını kaybetti.

6 Haziran günü, Adana’da Komiser Mustafa Sarı, AK Parti il başkanlığı binasının önünde toplanan kalabalığa müdahale sırasında alt geçit inşaatından düşerek yaşamını yiitirdi.

İrfan Tuna adlı vatandaş kalp krizi geçirerek hayatını kaybetti. Ölümü polisin kullandığı aşırı miktardaki biber gazına bağlandı.

Ankara’da eylemler sırasında Ethem Sarısülük polis tarafından başından vurularak ağır yaralandı. 10 süren hayat mücadelesini kaybetti.

18 yaşındaki Medeni Yıldırım da Diyarbakır Lice’de açılan ateşle öldürüldü.

19 yaşındaki Ali İsmail Korkmaz, gösterilerin ilk günlerinde sivil giyimli saldırganlar tarafından dövüldü, başına aldığı darbenin etkisiyle beyin kanaması geçirirken Korkmaz, 1 ay yoğun bakımda kaldıktan sonra hayatını kaybetti.

Ahmet Atakan, Antakya’da ki eylemler sırasında bir binanın çatısından düşerek hayatını kaybetti. Arkadaşları polisin attığı gaz fişeğinin başına isabet etmesi sonucu binadan düştüğünü iddia etti.

Berkin Elvan henüz 15 yaşında bir çocuktu. İstanbul Okmeydanı’ndaki evinden ekmek almak için çıktı, polisin gaz fişeğiyle başından vuruldu. 269 gün komada kaldı, 15. yaşına komada girdi. 11 Mart 2014’te öldüğünde 16 kiloydu.

79 İLDE 3 MİLŞON KİŞİ EYLEM YAPTI
Gezi eylemleri, Türkiye’ nin 81 ilinden 79’unda yaşandı. 3 milyondan fazla insan katıldı. Ondan fazla insan hayatını kaybetti, 31 kişi kör oldu. Binlerce kişi yaralandı, binlercesi gözaltına alındı. Milyonlarca dolarlık zarar ortaya çıktı.
